Sadrım Alışır
Sabah yedi civarında başlıyor koşturmaca. Genelde geçmiş günün hakkını vermeden. Sekizde bismillah diyorum. Öğlene kadar vakit nasıl geçiyor anlamıyorum. Ya da vaktin nasıl geçtiğini gayet iyi anlıyorum. Öğlen birde eğitim başlıyor, akşam altıya kadar. Altıya yaklaştıkça saat bazı kapılar kapanıyor, bir nevi overdose. Bacaklarım yürümekten imtina ediyorlar. Akşam bir yemek var. Katılmam gerekiyor. Katılıyorum. Hoş beş ile hava ve su. Yemekler yeniyor. Kahveler içiliyor vs. Sigara içilmiyor içeride. Dışarı çıkıyorsunuz. Arada bir dışarı çıkıyorum. O saatte artık ziyaretçilerin gelmesi yasak. Bu yüzden İstanbul’u yalnız başıma seyredebiliyorum. Fatih, Eminönü, Beyazıt, Eyüp, Üsküdar, Beyoğlu, Kabataş, Kadıköy, Haydarpaşa, Cihangir; gözün alabildiğine akşam ve sisle, ya da bacalardan çıkan dumanla kaplı. Hava ısırıyor. Seyrederken akşam ve sis üzerinize çöküyor. Bünye müsait haliyle, et ve kemik koyvermeye. Basıyor yükseklere çıkıyor. Üflediğiniz duman geri geri geliyor, siniyor. Bazı mar...