Olay ufkunu aşan titreşimler/ Difransiyel hacim seyahatleri

Salınım ve uzayda titreyişler. Nereye varacağını bilemeyişler. Arada inleyişler. Bazı bazı gülüşler.

Kendini kaybede kaybede yol alıyor. Ayaklar eller birbirine karışıyor. İki yanından samanyolu ve galaksiler, yeni doğmuş ve henüz ölmüş yıldızlar gelip geçiyor.

Bilinen bir bütünlük arzetmeyen, bununla birlikte bilinmeyen bir bütünü tamamlayan titreyişler.

Titreşenler.

Çok soğuk havalara denk gelmek iyice adetim oldu.
Gün içinde tiril tiril dolaşıp -wide&open office system- akşamları kemiklerim birbirine geçercesine titremek özel zevklerim arasına girdi. İşte böyle anlarda cemrelerin nereye düştüğü, dalların hangi renklerde çiçekler açtığı umrunuzda olmuyor.

Başlangıcı ve bitişi hakkında tahminde bulunamadığınız mevsim değişikliği günleri...Oyuncak gibi oynuyor benle.

İnsanın içini ne ısıtabilir diye düşünüyorum titrediğim zamanlarda: Tango mu?

Yaşayabileceğim olayların ufkuna baktığımda tango listede son sıralarda bile yer almıyor. Bununla birlikte tango ve benzeri latin amerikan dansları insanın zihninde hep iç ısıtan kareler oluşturuyor.

Soğuk havalarda özellikle yapmadığım bir şeyi şimdi de yapmayacağım. Yani toparlamayacağım. Nitekim kırık kemik sıcağı sıcağınayken ağrı yapmaz. Aynı mantıkla düşünceyi toparlama süreci başarılı olursa şayet, zihisel aktivite yargı ile son bulacaktır. Bu da bir soğuma demektir ki titremelerinize titremeler katar. O yüzden toparlamamak lazım. O yüzden soğuk havalarda kasten toparlamıyorum.

Şu günlerde akşamları özellikle, hava soğuk gökyüzü berrak oluyor. Yıldızları seçebiliyorsunuz. Benim açımdan bu sevilesi bir şey. Nitekim boşlukta yolculuk, eş zamanlı olarak gök cisimlerini temaşaa favori fantezilerimdendir.

Yolculuk başlar, dalga dalga, merkezden çevreye, yerden yıldızlara doğru bir seyahate çıkarım.

Soğuktan titrerken, vücut iki hal içindedir:
Birinci hal gevşeme hali ki burada kütle maksimum hacmine ulaşır.
İkinci hal ise büzüşme halidir ki burada kütle minimum hacime çekilir.
Örnek vermek gerekirse dişleriniz birbirine çarparken, dişlerin aralandığı an gevşeme, birbirine çarptıkları an da büzüşme halidir.

İşte tam o anda, yani soğuktan titrerken, yani yıldızlara bakarken, yani tango muydu değil miydi diye düşünürken yukarda bahsettiğim iki hal arasında kütlemin bir kısmı yolculuğa çıkmış oluyor.

İki hal arasındaki fark dalga dalga, merkezden çevreye yerden yıldızlara doğru bir seyehate çıkıyor. Hatta onları da aşıyor. Kendini kaybediyor. Nerede duracağını bilemiyor. İki yanından bilumum gök cisimleri akıp gidiyor.

-Bu durumu dışarıdan izleyen kişinin titreyen insanlarda gözlemlediği ordan oraya mırıldanma abuk subuk alakasız laflar söyleme, bir gülme kikirdeme, bir ağlama mızıldama v.b. davranışlar işte bu nerede biteceğini bilemeyişin belirtileri-

Fark; yani bilinen bir bütünlük arz etmeyen, ama bir bütünü tamamlayan...

Tango, insanın içini ısıtabilir ancak yeterli değil.

Salınım ve uzayda titreyişler.

Yorumlar

yollardagezer dedi ki…
�ay tangodan daha s�cakt�r fakat etkisi daha k�sa s�rer.
tango s�cakt�r. yeterince yakla�mak laz�md�r sadece. yakla� derim so�uk g�nlerde.

sevdim yaz�n�.